Her şey bir Amerikan filmi senaryosu gibi başlamıştı. Binlerce kilometre ötede, “başka” insanları etkileyen bir virüs vardı. Hani adı her yıl değişen, ancak o güne kadar “bizi” hiç etkilememiş olan bir virüs… Sonra aniden o virüs gerçeğimiz oluverdi. Öyle ki, evlerinden çıkamayan, sadece filmlerde gördüğümüz maskeli insanlara dönüşüverdik bir anda. Şaşkınlık, inkar, belirsizlik, kaygı, çaresizlik, umutsuzluk derken duygu dünyamız alt üst oldu. Neyle baş edeceğimizi bilemememize mi yansak, yoksa çocuklarımızın gözündeki “kahraman” imajımızın yıkılabileceği endişesi ile mi baş etsek bilemedik… Hele ki köklerimizden uzakta, farklı bir ülkede bu süreci deneyimliyor olmak kuşkusuz daha da sarsıcıydı.
İlk şoku atlattıktan sonra, o an için “ikincil önceliklerimizden” diye adlandırabileceğimiz, çocuklarımızın eğitiminin gidişatı gündemimize bomba gibi düştü. “Okullar tekrar açılır mı açılmaz mı? Açılırsa yollasak mı yollamasak mı? Uzaktan eğitim kapsamında devletin ya da okulların sunduğu hizmet yeterli mi, değil mi?” derken aylar geçti. Bu süre zarfında bir grup anne baba, “sağlık olsun, akademik açık illaki kapanır” derken, bir grup anne baba ise çocuklar açısından neredeyse koskoca bir yılın heba olduğu endişesine kapıldı.
Çocuk Penceresinden Pandemi Süreci
Her şeyden önce unutulmamalı ki, çocukların dünyayı algılamalarındaki referans noktası, anne babalarının tutum ve davranışlarıdır. Dolayısıyla her çocuğun pandemi sürecini farklı deneyimlediğini söylemek çok da yanlış olmaz. Yaşamsal tehdidi maksimumda hisseden, aylarca evinden bile dışarı çıkamayan anne babanın çocuğu ile; “abartıyorlar, yok öyle bir şey” diyen anne babanın çocuğunun bu süreci benzer duygularla geçiriyor olmasını bekleyemeyiz elbette. Ancak tüm çocukların yaşadıklarında bazı ortaklıkların olduğu da yadsınamaz…
Okul, yetişkin gözünde akademik bir dünya olarak algılansa da, çocuğun sosyalleştiği, akranlarından öğrendiği ve anne babasından ayrışarak tek başına var olabildiği çok ama çok önemli bir yerdir. Bu süreç, maalesef en başta bu kazanımların edinilmesini baltaladı. Eğitimi online üzerinden devam ettirme motivasyonundaki değişkenlik, ekrana olan düşkünlüğün artması, iştahtaki değişiklikler, hareketsizlik, düşük tahammül, artan agresyon, içe çekilme ya da çabuk ağlama gibi davranışlar anne babaların en çok dile getirdiği sorun durumları oldu bu süreçte.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen pandeminden güçlenerek çıkan çocuklar da oldu elbette. Yaşanan sorunun büyüklüğü ne olursa olsun baş etmemizi kolaylaştıran en temel şey, ruh sağlığımızın yerinde oluşudur. Dolayısıyla birbirini dinlemeye zaman ayıran, birbirinin ihtiyaçlarına duyarlı, her ne yaşanırsa yaşansın “birlikte aşarız” mesajını veren sağlıklı bir aile ortamında büyüyen çocuklar, bu süreçte çok şanslıydılar. Aynı şekilde çocukların en temel ihtiyaçlarından birinin “hareket” olduğu düşünülürse, İngiltere gibi yeşil alan ve parklar konusunda zengin bir ülkede bu fırsatı değerlendirebilen çocuklar da bir o kadar şanslıydı.
Ekran kullanımının tüm çocuklarda arttığı bir gerçek. Ancak çocuğunu ekran karşısına terk etmeyen, çocuğunun faydalı içerikler izlediğinden emin olan, kullanım süresi konusunda çocuğuna otokontrol kazandırmış, ekrandan bile olsa çocuğunun akran etkileşiminin devamına hassasiyet gösteren anne babalar, sakın korkmayın! Hele ki çocuğunuz ekran karşısında geçirdiği süre kadar oyuna, kitaba ve sanatsal faaliyetlere de zaman ayırıyorsa ne ala. Çocuğunuz dijital dünyaya emin adımlarla hazırlanıyor demektir.
Son Söz…
Çocuğunun akademik açıdan eksik kalacağını düşünen anne babalar sizler de endişelenmeyin. Bilgi eksiği, işin en kolay toparlanacak kısmı. Ruh sağlığı yerinde, öğrenme motivasyonu örselenmemiş her çocuk, er ya da geç öğrenir. Unutmayalım ki yaşantımızın akışını belirleyen, başımıza ne geldiğinden çok, o duruma nasıl tepki verdiğimizdir. Covid 19 başımıza gelen ne ilk sorun durumuydu, ne de son olacak. O halde sorunlar karşısında hemencecik yıkılmayan, baş etme becerileri güçlü çocuklar yetiştirmeye odaklanmakta fayda var…
Psk. Dan. Yelda ARSLAN
Yazarımızın kaleme aldığı bu yazı, 19 Ekim 2020 tarihinde, Londra Gündem Gazetesi’nde yayınlanmıştır.