ÇOK BİLİNMEYENLİ DENKLEM; UZAKTAN EĞİTİM

Uzaktan Eğitim - Bilge Kutu

Merhaba sevgili anneler. Geçtiğimiz mart ayında erkene alınan 1 haftalık ara tatil sonrası, alışık olmadığımız bir eğitim süreciyle karşı karşıya kaldık. Önce birkaç haftaya geçer sandık. Ardından “Sağlık her şeyden önemli, bir süre de okula gitmeyiversin” dedik. Baktık olacak gibi değil, “Nasılsa telafisi olacak” diye kendimizi avuttuk. Ancak işler hiç de umduğumuz gibi gitmedi. Covid 19, şimdiye kadar karşılaştığımız virüslere kıyasla daha dirençli çıktı ve insanlığa bir süre daha ders vermeye kararlıydı…

Okulun İşlevi

Okul çocuklar için; anne babalarından ayrıştıkları, dolayısıyla bireyselleştikleri, akranlarıyla bol bol oyun oynayıp sosyalleştikleri ve ders sırasında öğretmenlerinden olduğu kadar, arkadaşlarından da öğrendikleri, sadece kendilerine ait bir dünyadır. Ev ise, kendilerini olabildiğince rahat hissettikleri, tabiri caizse kendi çöplükleri… Oysa şimdi, uzaktan eğitim süreciyle birlikte okul evin içine girdi! Ruhsal gelişim açısından çok önemli olan anne babadan ayrışma alanı ortadan kalktı. Odaklanmanın daha zor olduğu, nispeten daha sıkıcı, eylemselliğin ve akran öğrenmesinin azaldığı bir süreçle baş etmeye çalışır oldu çocuklar. Biz yetişkinleriyse aldı bir telaş; “Çocuğum akademik açıdan ya geri kalırsa?” Peki gerçekten öyle mi?

Bu Zorlu Süreci Nasıl Geçirmeli, Çocuklarımıza Nasıl Destek Olmalı?

Her şeyden evvel, öğrenmenin sadece bilişsel bir süreç olmadığı, duygusal etkenlerden de direk etkilendiği akıldan çıkarılmamalıdır. Hiç şüpheniz olmasın ki, ruh sağlığı yerinde, öğrenmekten keyif alan ve merakını harekete geçirecek ortamlarda bulunan her çocuk öğrenir. Kaldı ki mevzubahis olan Z ve Alfa Kuşağı çocukları. Bir diğer deyişle, teknolojinin içine doğmuş, henüz okuma yazma bilmeden, sadece mikrofon ikonuna basarak istedikleri her tür bilgiye bir tıkla ulaşabileceklerini çok küçük yaşta öğrenmiş olan Dijital Yerliler! Bir kısmının büyüdüğünde henüz var olmayan meslekleri icra edecekleri de düşünülürse, en çok ihtiyaç duyacakları, yeni durumlara adapte olabilme becerisi olacak. Bu süreçte eğitimciler ve anne babalar olarak eksiklik duygusuna tahammül edebilip beklentilerimizi revize edebilirsek, bu çocukların yaşamsal becerilerine çok büyük katkı sağlamış olacağız. Şimdilik odaklanmamız gerekenler, daha az konuyu bol tekrar ile vermek ve aramızdaki duygusal bağa maksimum yatırım yapmak olmalı. Müfredatsal açık süreç içerisinde en kolay kapanacak şey, yeter ki büyük duygusal kırıklıklar yaşanmasın…

İkinci önemsediğim konu, çocukların dünyayı ve içinde bulunduğu durumu anlamlandırmasını sağlayan, çevrelerindeki yetişkinlerin kullandığı dil. İçinde bulunduğumuz sürecin geçici olduğunu vurgulamak, çocuğun çabasını gözden kaçırmamak ve emeğini yüceltici ifadelerde bulunmak çok ama çok önemlidir. Bir yandan, uzaktan da olsa derslere devamın önemi, ödevin her çocuk için bir sorumluluk olduğu ve aksatılmaması gerektiği mesajları net verilmeliyken; diğer yandan “Ödevlerini bitir de kurtul” benzeri olumsuz ifadelerden kaçınılmalıdır. Çünkü insan negatif şeylerden kurtulmak ister. Oysa amacımız, çocukların ödevi, kelimeler ve rakamlarla oynadığı, öğrenme deneyimini pekiştirdiği güzel çağrışımlarla anmasına yardımcı olmak olmalıdır. Yazıma “Merhaba anneler” diye başlamıştım ancak altını çizmek isterim ki, çocuk zihninde otoriteyi temsil eden babalara da bu süreçte çok iş düşmektedir. Anne babanın aynı dili konuşması, evde özgürlük alanı ile –meli, -malı dengesinin iyi kurulması ve olumlu aile ilişkilerinin “eğitim uğruna” heba edilmemesi çok önemlidir.

Uzaktan Eğitimden Maksimum Verimi Sağlayabilmek İçin…

  • Elverişli eğitim ortamı için fiziksel ve ruhsal hazırlık ön koşuldur. “Nasılsa uzaktan” diyerek yazlıktan derslere katılım sağlamanın, öğrenme sürecini olumsuz etkileyeceği unutulmamalıdır!
  • Çocuğun konsantre olabilmesi için, çalışma ortamı uygun hale getirilmelidir. Çocuk derslere, dikkat dağıtıcı objelerin olmadığı,  sessiz bir ortamda ve tek başına katılmalıdır. Küçük yaş grubunda bile, ihtiyaç duyduğu kadar çocuğun yanında kalmalı, kademeli olarak el çekilmelidir. Ancak böyle çocuk kendi öğrenme sorumluluğunu alabilir.
  • Ders öncesi konuyla ilgili ön araştırma yapmak ve gerekli malzemeleri hazır bulundurmak, ders takibini kolaylaştırarak akademik performansa olumlu katkı sağlayacaktır.
  • Uzaktan ya da yüz yüze fark etmez, derse aktif katılım, duyulanların görsele dönüştürülmesi, dinlerken not almak, öğrenmeyi kolaylaştırıcı semboller ve işaretler kullanmak öğrenme performansını arttıracaktır.
  • Anne babanın çocuğu ile empati kurması, onu dinlemesi, anlaması, otoritesini hissettirmesi ancak çocuğun öz denetim kazanabilmesi adına sürekli ne yapması gerektiğini hatırlatan değil, rehberlik eden rolünde olması gerekir.
  • Tüm bunların yanında, bütünsel sağlık ve tam öğrenme açısından sağlıklı beslenmek, uyku düzenine dikkat etmek ve çocukların biriken enerjilerini atabilecekleri fiziksel aktiviteler için ortam sağlamak da çok kıymetlidir.

Son olarak, aklımızın bir köşesinde bugünlerin geride kalacağı gerçeği bulunmalıdır. Sahi bundan 20 yıl sonra geriye dönüp baktığınızda, çocuğunuzun bu günleri nasıl anmasını isterdiniz? Zorlu ama ailece birbirinize destek olarak atlattığınız bir süreç olarak mı? Yoksa öğrenme zevkinin günden güne azaldığı, kabus dolu günler şeklinde mi? Seçim sizin…

Psikolojik Danışman Yelda ARSLAN

Yazarımızın kaleme aldığı bu yazı, Baby and You Dergisi, 2020 yılı Ekim ayı sayısında yayınlanmıştır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir